en âm suresi 162 ayet arapçası ve türkçesi

Ayetin Arapçası: Enam suresi 162. Ayetin Okunuşu: "Kul inne salâtî venusukî vemahyâye vememâtî li (A)llâhi rabbi-l’âlemîn (e)" Enam suresi 162. Ayetin Anlamı: "De ki: “Şüphesiz benim namazım, bütün ibâdetlerim, hayatım ve ölümüm, Âlemlerin Rabbi Allah içindir.”. Enam suresi 162. Ayetin Tefsiri: nahl suresi 90. ayet. arapçasının ardısıra mealinin de verilmesine rağmen, mealini ciddi derecede bozan bir okuyuş sergiliyo imamların çoğu. genel temayül şu şekilde cereyan ediyor. "innallâhe ye’muru bil adli vel ihsâni ve îtâi zîl gurbâ ve yenhâ/anil fahşâi vel munkeri vel bağy, yaizukum leallekum tezekkerûn." BİR AYET “De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’ âm 6/162) BİR HADİS. Resululah (s.a.v.) buyurdular ki: “Allah indinde günlerin en büyüğü Kurban Bayramı günüdür. Birkısmınızı ilimde, servette, makam, mevki vesairede diğer bir kısmınıza üstün kılandır. Size ihsan ettiği maddî manevî nimetler, imkânlar içinde, sizi denemek istiyor. Rabbin, emirlerine isyan edilme suçuna denk, sizi adâletle, süratle cezalandırır. O çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir. Adiyat Suresinin Türkçe Anlamı, Kuran'ın 100. Suresi. o insan Rabbine karşı pek nankördür. Ve kendisi de şahittir buna. Ve o serveti sevdiği için katıdır, çetindir ona. O gün, Rableri onlardan elbette haberdardır! Kaynağımız: kuranmeali Adresinde Elmalılı Hamdi Yazır Adiyateleştirilmiş Kur'an-ı Kerim Meal'idir. Site De Rencontres Sérieuses Totalement Gratuit. Hakkında Enâm sûresi çoğunluğun görüşüne göre Mekke’de bir defada inmiştir. Ancak üç veya altı âyetinin Medine’de indiğine dair bir görüş de bulunmaktadır. 165 ayettir. Mushaftaki tertibe göre 6, iniş sırasına göre 55. sûredir. Sûreye isim olan اَلأنْعَامُ enâm kelimesi Arapça’da “deve, sığır ve koyun gibi evcil hayvanlar, ceylan, geyik ve benzeri yabani hayvanlar ve bir takım binek hayvanları” mânasında kullanılmaktadır. Bu kelime sûrenin 136, 138, 139 ve 142. âyetlerinde altı kez tekrar edilmiştir. Nuzül Mushaftaki sıralamada 6., iniş sırasına göre 55. sûredir. Hicr sûresinden sonra, Sâffât sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur. Tamamına yakınının Mekke’de indiği hususunda ittifak vardır. Abdullah b. Ömer’e ulaşan bir rivayete göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur “Enâm sûresi bana toplu olarak indi. melek tesbih ve hamd sözleriyle bu sûrenin inişine eşlik etti” Taberânî, el-Mucemü’s-sağ^r, I, 145. Abdullah b. Abbas’tan aktarılan bir rivayette de Mekke’de “bir defada” indiği teyit edilmiştir Taberânî, el-Mucemü’l-kebîr, XX, 215. Ancak birkaç âyetinin Medine’de indiğine dair görüşler de vardır bk. İbn Atıyye, II, 265; Elmalılı, III, 1861. Konusu Esasen İslâm’ın inanç esaslarının işlendiği bu sûrede özetle şu mevzular yer almaktadır › Allah’ın birliğinin delilleri; ilim, irade, kudret gibi sıfatları beyân edilerek şirkin geçersizliği ve âhirette sebep olacağı vahim neticeleri haber verilir. İslâm inancını kabul etmeyen kâfirlerin, Kur’an’ın davetine bigâne kaldıkları takdirde, kendilerinden önceki kâfirlerin uğradıkları hazin akıbete uğrayacakları ikazı yapılır. › Peygamberin tebliğ vazifesi ve bu vazifeyi ifâ ederken kullandığı imkânların sınırlı oluşu, zengin veya fakir her seviyeden muhatapla münâsebetleri ele alınmakta, özellikle çevreden gelen baskılar sebebiyle fakir müslümanlara olması gereken ilginin azaltılmaması istenmektedir. › Tevhid mücâdelesinde Resûlullah ve etrafındaki müslümanları teselli etmek, münkirlerden gelecek eziyetlere karşı sabırlı olmaya teşvik etmek ve takip edilmesi gereken bir tebliğ metodunu öğretmek gayesiyle Hz. İbrâhim’in putperest kavmiyle olan münâsebetleri, onları şirkten vazgeçirmek için getirdiği deliller üzerinde durulur. Efendimiz’den önceki bütün peygamberlerin hep aynı hidâyet yolunun yolcuları oldukları ve insanları bu doğru yola davet ettikleri, dolayısıyla Peygamberimiz’e düşen vazifenin onların nurlu izinden yürümek olduğu beyân edilir. › Bir kısım hayvanlar ve ziraat mahsulleriyle alakalı olarak putperest Arapların benimsedikleri yanlış uygulamalar dile getirilip reddedilir ve bu hususta uyulması gereken İslâmî kâideler açıklanır. Haram ve helâli belirleme yetkisinin sadece Allah’a ait olduğu ortaya konur. › Son olarak ana-babaya iyilik, çocukları öldürmemek, günahları terk etmek, yetim malı yememek, adâletli olmak ve benzeri gibi İslâm’ın temel ahlâkî esasları tekrar edilerek tabi olunacak dosdoğru yolun bu olduğu, bütün ilâhî kitapların hep bu esasları getirdiği, dolayısıyla ölüp âhiret gerçeği ile karşılaşmadan önce bu esaslara uygun bir şekilde iman ederek sadece Allah için bir kulluk yapmanın gereği üzerinde durulur. Yaratılmış olmanın ve imtihan edilmenin gayesi de zaten budur. Fazileti Enâm sûresinin faziletine dâir Allah Resûlü şöyle buyurduğu rivayet edilir “Enâm sûresi bana toplu olarak indirildi. Yetmiş bin melek tesbih ve hamdederek bu sûrenin indirilişine eşlik etti.” Taberânî, el-Mucemü’s-sağîr, I, 145 “Enâm sûresi, Kur’ân-ı Kerîm’in en üstün sûrelerinden biridir.” Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân 17 Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Lâ şerîke lehes vebiżâlike umirtu veenâ evvelu-lmuslimîneEşi ortağı yoktur onun ve bana bu emredildi ve ben, ona teslim olanların ilkiyim. “O’nun Allah’ın ne Zatında, ne icraatında ne de şeriatında asla şeriki yoktur. Bana böyle iman etmem emrolundu. Ve ben Müslümanların ilki öncüsü ve rehberiyim.”Ki O'nun ortağı yoktur. Ben böyle emrolundum ve ben benliklerini Allah'a teslim edenlerin daima öncüsü olacağım.”“İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında onun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu, ben bu emri uyguladım. Ben İslâm'ı yaşayan müslümanların ilkiyim, önderiyim." Kur’ân-ı Kerim, 2/130-132; 10/72, 84; 12/101; 21/25."O'nun ortağı yoktur. Bana böyle emredildi ve ben Müslümanların ilkiyim."'O'nun hiç bir ortağı yoktur. Ben böyle emrolundum ve ben müslüman olanların ilkiyim.'Onun ortağı yoktur. ben bununla emrolundum ve ben müslüman olanların ilkiyim.”O’nun ortağı asla yoktur. Ben bununla emredildim. Ve ben, O’na teslim olanların ilkiyim.”“O'nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben Müslümanların ilkiyim.”162,163. De ki Benim namazım, benim niyazım, dirliğimle, ölümüm âlemlerin Tanrısı olan Allahadır, onun ortağı yoktur, ben bununla buyruldum, ben ilkiyim Müslimlerin»“O'nun hiçbir ortağı yoktur. Bana emredilen de budur. Bunun için ben Müslümanların öncüsüyüm.”161, 162, 163. Ânlara di ki "Rabbim beni doğrı yola sevk itmişdir. Beni hak dîne mazhar iyledi. O dîn hakka îmân iden ve müşrik olmıyan İbrâhîm’in dînidir benim ’ibâdetim a’mâlim hayâtım ve memâtım rabbu’l âlemîn içündir. Bu dîn bana emr olunmuşdur. Ben müslimînin evveliyim."O'nun hiçbir ortağı yoktur; böyle emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim."“O’nun hiçbir ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum. Ben müslümanların ilkiyim.”O'nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim."O'nun ortağı yoktur. Bununla emredildim ve ben herkesten önce teslim olurum."Onun ortağı yoktur. Bana böyle emrolundu ve ben müslümanların yoktur onun, ben bununla emrolundum ve ben müslimînin evveliyimO'nun hiçbir ortağı yoktur. Bana böyle buyruldu. Ben teslim olanların öncüsüyüm.”162,163. De ki Şübhesiz benim namazım da, ibâdetlerim de, dirimim de, ölümüm de hiç bir ortağı olmayan, âlemlerin Rabbi Allahındır. Ben böylece emrolundum. Ben bu ümmetde müslüman olanların ilkiyim».“O'nun ortağı yoktur. Ve ben bununla emrolundum, çünki ben Müslümanların ilkiyim!”“O’nun hiçbir ortağı yoktur. Bu şekilde inanmakla ve O’na teslim olanların ilki olmakla emrolundum.”Onun eşi yoktur. Bana buyrulan gerçek budur. Ben kendini Allah’a verenlerin ilkiyim."De ki — Benim namazım, kurbanım [⁴], diriliğim, ölümüm âlemlerin Rabbi olup hiçbir şeriki olmayan Allah içindir. Ben yalnız bununla memurum. Ben müslümanların ilkiyim».[4] Veya haccım, ibadetim.“O’nun hiçbir ortağı yoktur. İşte ben bununla emr olundum. Ben Allah’a teslim olanların/Müslümanların öncüsüyüm.”⁵⁰50 Krş. Zümer, 39/12; A’râf, 7/128; Enbiyâ, 21/105“O'nun hiç bir ortağı yoktur; böyle emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim.”“O’nun birtakım tanrısal güçler bahşederek seçkin kıldığı, yetki ve otoritesinde pay sahibi yaptığı herhangi bir yardımcısı veya ortağı yoktur! İşte, bana emredilen budur. Bu yüzden ben, yeryüzünde bir tek mümin kalmamış bile olsa, asla ümitsizliğe, yılgınlığa kapılmayacak, gerekirse tek başıma mücâdeleye devam edeceğim; tüm kalbimle, tüm benliğimle Rabb’imin buyruklarına boyun eğerek ve sözlerimle, davranışlarımla, hayatımla, ölümümle müminlere örneklik ve öncülük ederek, dâimâ Müslümanların ilki ve öncüsü olacağım!”Ey Müslüman! Buna rağmen inkârcılar, “Gelin bizim hayat tarzımıza uyun, günahı da bizim boynumuza olsun!” diyerek 29. Ankebut 12 seni hak dinden çevirmeye kalkışırlarsa;“O’na şerik / ortak yoktur. Bununla emredildim; ben Teslim Olmuş Müslümanlar’ın ilkiyim”.Onun eşi benzeri yoktur. Ben de, bana emredildiği gibi ilk müslümanım. "“Allah’ın yasa koymada ortağı yoktur. Allah hükümlerin en dorusunu verir. Hükmünde ortak tanımaz. Bana sadece emir verildi! Ben Allah’ın yasalarına teslim olanların ilkiyim!” O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim öncüsüyüm.”162,163. Ve “Benim namazım, ibâdetlerim, hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi olan ve ortağı bulunmayan Allah içindir. Ben bununla emrolundum ve böyle inanarak Müslüman olanların ilki de benim.” O’nun uluhiyetinde hiç kimse pay sahibi değildir Ben böyle emrolundum; ve ben benliklerini Allah’a teslim edenlerin [daima] öncüsü olacağım”.Zira O’nun hiçbir ortağı ve benzeri yoktur. İşte ben, sadece bu tevhit ile emrolundum ve ben Müslümanların öncüsüyüm. 3/52, 10/72, 11/14, 27/81-91Uluhiyyetinde O’nun ortağı yoktur Ben işte bu tevhid ile emrolundum; ve ben varlığını kayıtsız şartsız Allah’a teslim edenlerin öncüsüyüm!O'nun bir ortağı yoktur. Ve ben bununla memur oldum ve ben müsIümanların ilkiyim.»162, 163. De ki “Benim namazım da, her türlü ibadetlerim de, hayatım da ölümüm de hep Rabbülalemin olan Allah'a aittir. Eşi ortağı yoktur O'nun. Bana verilen emir budur. O'na ilk teslim olan da benim. [21, 25; 10, 72; 2, 130-132; 12, 101; 10, 84]O'nun ortağı yoktur. Bana böyle emrolundu ve ben müslümanların şerîki yokdur. Ben bununla bu ihlâsla emr olundum ve ben müslümânların ortağı yoktur. Böyle emir aldım. Tam teslim olanların müslümanların önderi olmam da emredildi.”O'nun hiç bir ortağı yoktur. Sadece bununla emrolundum ve ben müslüman olanların ortağı yoktur. Ben böyle emrolundum; Müslümanların ilki de benim."Ortağı yoktur O'nun. Bununla emrolundum ben. Ve Müslümanların ilkiyim ben."“ortaġı yoķdur anuñ daħı aña buyrıldum daħı ben ilkiven müsülmānlarüñ”Yoḳdur ortaḳ aña, daḫı tevḥīd ki buyruldum ve ben öñdin Müselmān olan‐lardan‐ heç bir şəriki yoxdur. Mənə belə buyurulmuşdur və mən ilk müsəlmanam!”He hath no partner. This am I commanded, and I am first of those who surrender unto Him.No partner hath He this am I commanded, and I am the first of those who bow to His will. Mekke topraklarında inen ve 165 ayetten oluşan En'am suresinin bazı ayetlerinin de Medine bölgesinde indiğine dair kuvvetli rivayetler bulunmaktadır. Medine de inen ayetler şu şekilde sıralanmıştır; 91, 92, 93, 151, 152, 153. En'am suresinin konusundan bahsedecek olursak batıl inançların kabul edilmemesi ile birlikte adalet ve ahiret gibi daha birçok konuya hitap ettiğini suresinin faziletlerine gelecek olursak, bu surenin inişinde meleğin eşlik ettiğine dair bir hadis bulunmaktadır. Bunun dışında ise Hz. Ali'nin bu sureyi okuyan kişi her kimse Allah'ın rızasını kazanacağını söylediği yönünde rivayetler bulunmaktadır. Kur'an-ı Kerimin altıncı suresi olmakla beraber En'am'ın kelime anlamı deve, sığır, koyun gibi hayvanların çoğul halidir ve bunun dışında cepte taşınan küçük boy kitapçık anlamına da Suresi Türkçe hamdu lillâhillezî halakas semâvâti vel arda ve cealez zulumâti ven nûrnûra, summellezîne keferû bi rabbihim ya’dilûnya’dilûne. halakakum min tînin summe kadâ ecelâecelen, ve ecelun musemmen indehu summe entum temterûntemterûne. huvallâhu fîs semâvâti ve fîl ardardı, ya’lemu sırrakum ve cehrekum ve ya’lemu mâ teksibûnteksibûne. mâ te’tîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu’rıdînmu’rıdîne. kad kezzebû bil hakkı lemmâ câehum, fe sevfe ye’tîhim enbâû mâ kânû bihî yestehziûnyestehziûne. lem yerev kem ehleknâ min kablihim min karnin mekkennâhum fîl ardı mâ lem numekkin lekum ve erselnâs semâe aleyhim midrâren ve cealnâl enhâra tecrî min tahtihim fe ehleknâhum bi zunûbihim ve enşe’nâ min ba’dihim karnen âharînâharîne. lev nezzelnâ aleyke kitâben fî kırtâsin fe le mesûhu bi eydîhim le kâlellezîne keferû in hâzâ illâ sihrun mubînmubînun. kâlû lev lâ unzile aleyhi melekmelekun, ve lev enzelnâ meleken, le kudıyel emru summe lâ yunzarûnyunzarûne. lev cealnâhu meleken le cealnâhu raculen ve le lebesnâ aleyhim mâ yelbisûnyelbisûne. lekadistuhzie bi rusulin min kablike fe hâka billezîne sehırû minhum mâ kânû bihî yestehziûnyestehziûne. sîrû fîl ardı summenzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibînmukezzibîne. li men mâ fîs semâvâti vel ardardı, kul lillâhlillâhi, ketebe alâ nefsihir rahmete, le yecmeannekum ilâ yevmil kıyâmeti lâ raybe fîhi, ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûnyu’minûne. lehu mâ sekene fîl leyli ven nehârnehâri, ve huves semîul alîmalîmu. e gayrallâhi ettehızu veliyyen fâtırıs semâvâti vel ardı ve huve yut’ımu ve lâ yut’amyut’amu, kul innî umirtu en ekûne evvele men esleme ve lâ tekûnenne minel muşrikînmuşrikîne. innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîmazîmin. yusraf anhu yevme izin fe kad rahimehu, ve zâlikel fevzul mubînmubînu. in yemseskallâhu bi durrin fe lâ kâşife lehu illâ huve, ve in yemseske bi hayrın fe huve alâ kulli şey’in kadîrkadîrun. huvel kâhiru fevka ıbâdihî, ve huvel hakîmul habîrhabîru. eyyu şey’in ekberu şehâdeten, kulillâhu şehîdun, beynî ve beynekum ve ûhiye ileyye hâzâl kur’ânu li unzirakum bihî ve men belagbelaga, e innekum le teşhedûne enne meallâhi âliheten uhrâ, kul lâ eşhedeşhedu, kul innemâ huve ilâhun vâhidun ve innenî berîun mimmâ tuşrikûntuşrikûne. âteynâhumul kitâbe ya’rifûnehu kemâ ya’rifûne ebnâehum ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûnyu’minûne. men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben ev kezzebe bi âyatihî, innehu lâ yuflihuz zâlimûnzâlimûne. yevme nahşuruhum cemîan summe nekûlu lillezîne eşrakû eyne şurakâukumullezîne kuntum tez’umûntez’umûne. lem tekun fitnetuhum illâ en kâlû vallâhi rabbinâ mâ kunnâ muşrikînmuşrikîne. keyfe kezebû alâ enfusihim ve dalle anhum, mâ kânû yefterûnyefterûne. minhum men yestemiu ileyke, ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâvakran, ve in yerev kulle âyetin lâ yu’minû bihâ, hattâ izâ câuke yucâdilûneke yekûlullezîne keferû in hâzâ illâ esâtîrul evvelînevvelîne. hum yenhevne anhu ve yen’evne anhu, ve in yuhlikûne illâ enfusehum ve mâ yeş’urûnyeş’urûne. lev terâ iz vukıfû alân nâri fe kâlû yâ leytenâ nureddu ve lâ nukezzibe bi âyâti rabbinâ ve nekûne minel mu’minînmu’minîne. bedâ lehum mâ kânû yuhfûne min kablkablu,ve lev ruddû le âdû li mâ nuhû anhu ve innehum le kâzibûnkâzibûne. kâlû in hiye illâ hayâtunâd dunyâ ve mâ nahnu bi meb’ûsînmeb’ûsîne. lev terâ iz vukıfû alâ rabbihim, kâle e leyse hâzâ bil hakkhakkı, kâlû belâ ve rabbinâ, kâle fe zûkûl azâbe bimâ kuntum tekfurûntekfurûne. hasirallezîne kezzebû bi likâillâhlikâillâhi hattâ izâ câethumus sâatu bagteten kâlû yâ hasratenâ alâ mâ farratnâ fîhâ ve hum yahmilûne evzârahum alâ zuhûrihim, e lâ sâe mâ yezirûnyezirûne. mâl hayâtud dunyâ illâ leibun ve lehvun, ve led dârul âhiratu hayrun lillezîne yettekûnyettekûne, e fe lâ ta’kılûnta’kılûne. na’lemu, innehu le yahzunukellezî yekûlûne fe innehum lâ yukezzibûneke ve lâkinnez zâlimîne bi âyâtillâhi yechadûnyechadûne. lekad kuzzibet rusulun min kablike fe saberû alâ mâ kuzzibû ve ûzû hattâ etâhum nasrunâ, ve lâ mubeddile li kelimâtillâhkelimâtillâhi, ve lekad câeke min nebeil murselînmurselîne. in kâne kebure aleyke i’râduhum fe inisteta’te en tebtegıye nefekan fîl ardı ev sullemen fîs semâi fe te’tiyehum bi âyetin, ve lev şâallâhu le cemeahum alâl hudâ fe lâ tekûnenne minel câhilîncâhilîne. yestecîbullezîne yesmeûnyesmeûne, vel mevtâ yeb’asuhumullâhu summe ileyhi yurceûnyurceûne. kâlû lev lâ nuzzile aleyhi âyetun min rabbihî, kul innallâhe kâdirun alâ en yunezzile âyeten ve lâkinne ekserehum lâ ya’lemûnya’lemûne. mâ min dâbbetin fîl ardı ve lâ tâirin yatîru bi cenâhayhi illâ umemun emsâlukum, mâ farratnâ fîl kitâbi min şey’in summe ilâ rabbihim yuhşerûnyuhşerûne. kezzebû bi âyâtinâ summun ve bukmun fîz zulumâtzulumâti, men yeşâillâhu yudlilhu, ve men yeşe’ yec’alhu alâ sırâtın mustakîmmustakîmin. e raeytekum in etâkum azâbullâhi ev etetkumus sâatu e gayrallâhi ted’ûnted’ûne, in kuntum sâdıkînsâdıkîne. iyyâhu ted’ûne fe yekşifu mâ ted’ûne ileyhi in şâe ve tensevne mâ tuşrikûntuşrikûne. lekad erselnâ ilâ umemin min kablike fe ehaznâhum bil be’sâi ved darrâi leallehum yetedarraûnyetedarraûne. lev lâ iz câehum be’sunâ tedarraû ve lâkin kaset kulûbuhum ve zeyyene lehumuş şeytânu mâ kânû ya’melûnya’melûne. lemmâ nesû mâ zukkirû bihî fetahnâ aleyhim ebvâbe kulli şey’in, hattâ izâ ferihû bimâ ûtû, ehaznâhum bagteten fe izâhum mublisûnmublisûne. kutia dâbirul kavmillezîne zalemû, vel hamdu lillâhi rabbil âlemînâlemîne. e raeytum in ehazallâhu sem’akum ve ebsârakum ve hateme alâ kulûbikum men ilâhun gayrullâhi ye’tîkum bihî, unzur keyfe nusarriful âyâti summe hum yasdifûn yasdifûne. e raeytekum in etâkum azâbullâhi bagteten ev cehreten hel yuhleku illâl kavmuz zâlimûnzâlimûne. mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirînmunzirîne, fe men âmene ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne. kezzebû bi âyâtinâ yemessuhumul azâbu bimâ kânû yefsukûnyefsukûne. lâ ekûlu lekum indî hazâinullâhi ve lâ a’lemul gaybe ve lâ ekûlu lekum innî melekmelekun, in ettebiu illâ mâ yûhâ ileyyileyye, kul hel yestevîl a’mâ vel basîrbasîru, e fe lâ tetefekkerûntetefekkerûne. enzir bihillezîne yehâfûne en yuhşerû ilâ rabbihim leyse lehum min dûnihî veliyyun ve lâ şefîun leallehum yettekûnyettekûne. lâ tatrudillezîne yed’ûne rabbehum bil gadâti vel aşiyyi yurîdûne vechehu, mâ aleyke min hısâbihim min şey’in ve mâ min hısâbike aleyhim min şey’in fe tatrudehum fe tekûne minez zâlimînzâlimîne. kezâlike fetennâ ba’dahum bi ba’din li yekûlû e hâulâi mennallâhu aleyhim min beyninâ, e leysallâhu bi a’leme biş şâkirînşâkirîne. izâ câekellezîne yu’minûne bi âyâtinâ fe kul selâmun aleykum ketebe rabbukum alâ nefsihir rahmete ennehu men amile minkum sûen bi cehâletin summe tâbe min ba’dihî ve asleha fe ennehu gafûrun rahîmrahîmun. kezâlike nufassılul âyâti ve li testebîne sebîlul mucrimînmucrimîne. innî nuhîtu en a’budellezîne ted’ûne min dûnillâhdûnillâhi, kul lâ ettebiu ehvâekum kad dalaltu izen ve mâ ene minel muhtedînmuhtedîne. innî alâ beyyinetin min rabbî, ve kezzebtum bihî, mâ indî mâ testa’cilûne bihî, inil hukmu illâ lillâhlillâhi, yakussul hakka ve huve hayrul fâsılînfâsılîne. lev enne indî mâ testa’cilûne bihî le kudıyel emru beynî ve beynekum, vallâhu a’lemu biz zâlimînzâlimîne. indehu mefâtihul gaybi lâ ya’lemuhâ illâ huve, ve ya’lemu mâ fîl berri vel bahrbahri, ve mâ teskutu min varakatin illâ ya’lemuhâ ve lâ habbetin fî zulumâtil ardı ve lâ ratbin ve lâ yâbisin illâ fî kitâbin mubînmubînin. huvellezî yeteveffâkum bil leyli ve ya’lemu mâ cerahtum bin nehâri summe yeb’asukum fîhi li yukdâ ecelun musemmâmusemmen, summe ileyhi merciukum summe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûnta’melûne. huvel kâhiru fevka ibâdihî ve yursilu aleykum hafazahhafazaten, hattâ izâ câe ehadekumul mevtu teveffethu rusulunâ ve hum lâ yuferritûnyuferritûne. ruddû ilâllâhi mevlâhumul hakkhakkı, e lâ lehul hukmu ve huve esraul hâsibînhâsibîne. men yuneccîkum min zulumâtil berri vel bahri ted’ûnehu tedarruan ve hufyehhufyeten, le in encânâ min hâzihî le nekûnenne mineş şâkirînşâkirîne. yuneccîkum minhâ ve min kulli kerbin summe entum tuşrikûntuşrikûne. huvel kâdiru alâ en yeb’ase aleykum azâben min fevkıkum ev min tahti erculikum ev yelbisekum şiyean ve yuzîka ba’dakum be’se ba’dba’dın, unzur keyfe nusarrıful âyâti leallehum yefkahûnyefkahûne. kezzebe bihî kavmuke ve huvel hakkhakku,kul lestu aleykum bi vekîlvekîlin. kulli nebein mustekarmustekarrun, ve sevfe ta’lemûnta’lemûne. izâ raeytellezîne yahûdûne fî âyâtinâ fe a’rıd anhum hattâ yahûdû fî hadîsin gayrihî, ve immâ yunsiyennekeş şeytânu fe lâ tak’ud ba’dez zikrâ meal kavmiz zâlimînzâlimîne. mâ alâllezîne yettekûne min hısâbihim min şey’in ve lâkin zikrâ leallehum yettekûnyettekûne. zerillezînettehazû dînehum leiben ve lehven ve garrathumul hayâtud dunyâ ve zekkir bihî en tubsele nefsun bimâ kesebet, leyse lehâ min dûnillâhi veliyyun ve lâ şefîun, ve in ta’dil kulle adlin lâ yu’haz minhâ, ulâikellezîne ubsilû bimâ kesebû, lehum şarâbun min hamîmin ve azâbun elîmun bimâ kânû yekfurûnyekfurûne. e ned’û min dûnillâhi mâ lâ yenfeunâ ve lâ yadurrunâ ve nureddu alâ a’kâbinâ ba’de iz hedânâllâhu kellezîstehvethuş şeyâtînu fîl ardı hayrâne lehû ashâbun yed’ûnehû ilâl hude’tinâ, kul inne hudâllâhi huvel hudâ, ve umirnâ li nuslime li rabbil âlemînâlemîne. en ekîmûs salâte vettekûhu, ve huvellezî ileyhi tuhşerûntuhşerûne. huvellezî halakas semâvâti vel arda bil hakkhakkı, ve yevme yekûlu kun fe yekûnyekûnu, kavluhul hakkhakku, ve lehul mulku yevme yunfehu fîs sûrsûri, âlimul gaybi veş şehâdehşehâdeti, ve huvel hakîmul habîrhabîru. iz kâle ibrâhîmu li ebîhi âzere, e tettehizu esnâmen âlihehâliheten, innî erâke ve kavmeke fî dalâlin mubînmubînin. kezâlike nurî ibrâhîme melekûtes semâvâti vel ardı ve li yekûne minel mûkınînmûkınîne. lemmâ cenne aleyhil leylu raâ kevkebâkevkeben, kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle lâ uhıbbul âfilînâfilîne. lemmâ rael kamere bâzigan kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle le in lem yehdinî rabbî le ekûnenne minel kavmid dâllîndâllîne. lemmâ raeş şemse bâzigaten kâle hâzâ rabbî, hâzâ ekberekberu, fe lemmâ efelet kâle yâ kavmî innî berîun mimmâ tuşrikûntuşrikûne. veccehtu vechiye lillezî fataras semâvâti vel arda hanîfen ve mâ ene minel muşrikînmuşrikîne. hâccehu kavmuhu, kâle e tuhâccûnnî fîllâhi ve kad hedâni, ve lâ ehâfu mâ tuşrikûne bihî illâ en yeşâe rabbî şey’âşeyen, vesia rabbî kulle şey’in ilmâilmen, e fe lâ tetezekkerûntetezekkerûne. keyfe ehâfu mâ eşraktum ve lâ tehâfûne ennekum eşraktum billâhi mâ lem yunezzıl bihî aleykum sultânâsultânen, fe eyyul ferîkayni ehakku bil emnemni, in kuntum ta’lemûnta’lemûne. âmenû ve lem yelbisû îmanehum bi zulmin ulâike lehumul emnu ve hum muhtedûnmuhtedûne. tilke huccetunâ âteynâhâ ibrâhîme alâ kavmihî, nerfeu deracâtin men neşâu, inne rabbeke hakîmun alîmalîmun. vehebnâ lehû ishâka ve ya’kûbya’kûbe, kullen hedeynâ ve nûhânûhan hedeynâ min kablu ve min zurriyyetihî dâvude ve suleymâne ve eyyûbe ve yûsufe ve mûsâ ve hârûnhârûne ve kezâlike neczîl muhsinînmuhsinîne. zekeriyyâ ve yahyâ ve îsâ ve ilyâsilyâse, kullun mines sâlihînsâlihîne. ismâîle velyesea ve yûnuse ve lûtâlûtan, ve kullen faddalnâ alâl âlemînâlemîne. min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim, vectebeynâhum ve hedeynâhum ilâ sırâtın mustekîmmustekîmin. hudallâhi yehdî bihî men yeşâu min ibâdihî, ve lev eşrakû le habita anhum mâ kânû ya’melûnya’melûne. âteynâhumul kitâbe vel hukme ven nubuvvehnubuvvete, fe in yekfur bihâ hâulâi fe kad vekkelnâ bihâ kavmen leysû bihâ bi kâfirînkâfirîne. hedâllâhu, fe bi hudâhumuktedih, kul lâ es’elukum aleyhi ecrâecren, in huve illâ zikrâ lil âlemînâlemîne. mâ kaderûllâhe hakka kadrihî iz kâlû mâ enzelallâhu alâ beşerin min şey’in, kul men enzelel kitâbellezî câe bihî mûsâ nûren ve huden lin nâsi tec’alûnehu karâtîse tubdûnehâ ve tuhfûne kesîrâkesîran, ve ullimtum mâ lem ta’lemû entum ve lâ âbâukum, kulillâhu summe zerhum fî havdıhim yel’abûnyel’abûne. hâzâ kitâbun enzelnâhu mubârakun musaddıkullezî beyne yedeyhi ve li tunzire ummel kurâ ve men havlehâ, vellezîne yu’minûne bil âhirati yu’minûne bihî ve hum alâ salâtihim yuhâfizûnyuhâfizûne. men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben ev kâle ûhıye ileyye ve lem yûha ileyhi şey’un ve men kâle se unzilu misle mâ enzelallâhenzelallâhu, ve lev terâ iziz zâlimûne fî gamerâtil mevti vel melâiketu bâsitû eydîhim, ahricû enfusekum, el yevme tuczevne azâbel hûni bimâ kuntum tekûlûne alâllâhi gayral hakkı ve kuntum an âyâtihi testekbirûntestekbirûne. lekad ci’timûnâ furâdâ kemâ halaknâkum evvele merratin ve teraktum mâ havvelnâkum verâe zuhûrikum, ve mâ nerâ meakum şufeâekumullezîne zeamtum ennehum fîkum şurakâu, lekad tekattaa beynekum ve dalle ankum mâ kuntum tez’umûntez’umûne. fâlikul habbi ven nevâ, yuhrıcul hayye minel meyyiti ve muhricul meyyiti minel hayyhayyi, zâlikumullâhu fe ennâ tu’fekuntu’fekune. ısbâhısbâhı, ve cealel leyle sekenen veş şemse vel kamere husbânâhusbânen, zâlike takdîrul azîzil alîmalîmi. huvellezî ceale lekumun nucûme li tehtedû bihâ fî zulumâtil berri vel bahrbahri, kad fassalnâl âyâti li kavmin ya’lemûnya’lemûne. huvellezî enşeekum min nefsin vâhıdetin fe mustekarrun ve mustevdaun, kad fassalnâl âyâti li kavmin yefkahûnyefkahûne. huvellezî enzele mines semâi mâen, fe ahracnâ bihî nebate kulli şey’in fe ahracnâ minhu hadıran, nuhricu minhu habben muterâkibâmuterâkiben, ve minen nahli min tal’ıhâ kınvânun dâniyetun ve cennâtin min a’nâbin vez zeytûne ver rummâne muştebihen ve gayra muteşâbihmuteşâbihin, unzurû ilâ semerihî izâ esmere ve yen’ıhî, inne fî zâlikum le âyâtin li kavmin yu’minûnyu’minûne. cealû lillâhi şurakâel cinne ve halakahum ve harakû lehu benîne ve benâtin bi gayri ilmilmin, subhânehu ve teâlâ ammâ yasifûnyasifûne. semâvâti vel ardardı, ennâ yekûnu lehu veledun ve lem tekun lehu sâhıbetun, ve halaka kulle şey’in, ve huve bi kulli şey’in alîmalîmun. rabbukum, lâ ilâhe illâ huve, hâliku kulli şey’in fa’budûhu, ve huve alâ kulli şey’in vekîlvekîlun. tudrikuhul ebsâru ve huve yudrikul ebsârebsâra ve huvel lâtîful habîrhabîru. câekum basâiru min rabbikum fe men ebsara fe li nefsihi ve men amiye fe aleyhâ, ve mâ ene aleykum bi hafîzhafîzin. kezâlike nusarriful âyâti ve li yekûlû dereste ve li nubeyyinehu li kavmin ya’lemûnya’lemûne. mâ uhıye ileyke min rabbike, lâ ilâhe illâ huve, ve a’rıd anil muşrikînmuşrikîne. lev şâallâhu mâ eşrakû, ve mâ cealnâke aleyhim hafîzâhafîzan, ve mâ ente aleyhim bi vekîlvekîlin. lâ tesubbûllezîne yed’ûne min dûnillâhi fe yesubbûllâhe adven bi gayri ilmilmin, kezâlike zeyyennâ li kulli ummetin amelehum summe ilâ rabbihim merciuhum fe yunebbiuhum bimâ kânû ya’melûnya’melûne. aksemû billâhi cehde eymânihim le in câethum âyetun le yu’minunne bihâ, kul innemâl âyâtu indallâhi ve mâ yuş’irukum ennehâ izâ câet lâ yu’minûnyu’minûne. nukallibu ef’idetehum ve ebsârahum kemâ lem yu’minû bihî evvele merratin ve nezeruhum fî tugyânihim ya’mehûnya’mehûne. lev ennenâ nezzelnâ ileyhimul melâikete ve kellemehumul mevtâ ve haşernâ aleyhim kulle şey’in kubulen mâ kânû li yu’minû illâ en yeşâallâhu ve lâkinne ekserehum yechelûnyechelûne. kezâlike cealnâ li kulli nebiyyin aduvven şeyâtînel insi vel cinni, yûhî ba’duhum ilâ ba’dın zuhrufel kavli gurûrâgurûran, ve lev şâe rabbuke, mâ fealûhu fe zerhum ve mâ yefterûnyefterûne. li tesgâ ileyhi ef’idetullezîne lâ yu’minûne bil âhırati ve li yerdavhu ve li yakterifû mâ hum mukterifûn mukterifûne. fe gayrallâhi ebtegî hakemen ve huvellezî enzele ileykumul kitâbe mufassalâmufassalan, vellezîne âteynâhumul kitâbe ya’lemûne ennehu munezzelun min rabbike bil hakkı fe lâ tekûnenne minel mumterînmumterîne. temmet kelimetu rabbike sıdkan ve adlâadlen, lâ mubeddile li kelimâtihî, ve huves semîul alîmalîmu. in tutı’ eksere men fîl ardı yudıllûke an sebîlillâhi, in yettebiûne illâz zanne ve in hum illâ yahrusûnyahrusûne. rabbeke huve a’lemu men yadıllu an sebîlihi, ve huve a’lemu bil muhtedînmuhtedîne. kulû mimmâ zukiresmullâhi aleyhi in kuntum bi âyâtihî mu’minînmu’minîne. mâ lekum ellâ te’kulû mimmâ zukiresmullâhi aleyhi ve kad fassale lekum mâ harrame aleykum illâ mâdturirtum ileyhi, ve inne kesîren le yudıllûne bi ehvâihim bi gayri ilmilmin, inne rabbeke huve a’lemu bil mu’tedînmu’tedîne. zerû zâhirel ismi ve bâtınehu, innellezîne yeksibûnel isme se yuczevne bimâ kânû yakterifûnyakterifûne. lâ te’kulû mimmâ lem yuzkerismullâhî aleyhi ve innehu le fıskfıskun, ve inneş şeyâtîne le yûhûne ilâ evliyâihim li yucâdilûkum ve in eta’tumûhum innekum le muşrikûnmuşrikûne. ve men kâne meyten fe ahyeynâhu ve cealnâ lehu nûran yemşî bihî fîn nâsi ke men meseluhu fîz zulumâti leyse bi hâricin minhâ, kezâlike zuyyine lil kâfirîne mâ kânû ya’melûnya’melûne. kezâlike cealnâ fî kulli karyetin ekâbire mucrimîhâ li yemkurû fîhâ, ve mâ yemkurûne illâ bi enfusihim ve mâ yeş’urûnyeş’urûne. izâ câethum âyetun kâlû len nu’mine hattâ nu’tâ misle mâ ûtiye rusulullâhrusulullâhi, allâhu a’lemu haysu yec’alu risâletehu, se yusîbullezîne ecremû sagârun indallâhi ve azâbun şedîdun bimâ kânû yemkurûnyemkurûne. men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrahu lil islâmislâmi, ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrahu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûnyu’minûne. hâzâ sırâtu rabbike mustekîmâmustekîmen, kad fassalnâl âyâti li kavmin yezzekkerûnyezzekkerûne. dârus selâmi inde rabbihim ve huve veliyyuhum bimâ kânû ya’melûnya’melûne. yevme yahşuruhum cemîâcemîan, yâ ma’şerel cinni kadisteksertum minel insinsi ve kâle evliyauhum minel insi rabbenâstemtea ba’dunâ biba’dın ve belagnâ ecelenâllezî eccelte lenâ, kâlen nâru mesvâkum hâlidîne fîhâ illâ mâ şâallâhu, inne rabbeke hakîmun alîmalîmun. kezâlike nuvellî ba’daz zâlimîne ba’dan bimâ kânû yeksibûnyeksibûne. ma’şerel cinni vel insi e lem ye’tikum rusulun minkum yakussûne aleykum âyâtî ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû şehidnâ alâ enfusinâ ve garrathumul hayâtud dunyâ ve şehidû alâ enfusihim ennehum kânû kâfirînkâfirîne. en lem yekun rabbuke muhlikel kurâ bi zulmin ve ehluhâ gâfilûngâfilûne. li kullin deracâtun mimmâ amilû, ve mâ rabbuke bi gâfilin ammâ ya’melûnya’melûne. rabbukel ganiyyu zur rahmeti, in yeşe’ yuzhibkum ve yestahlif min ba’dikum mâ yeşâu kemâ enşeekum min zurriyyeti kavmin âharînâharîne. mâ tûadûne le âtin ve mâ entum bi mu’cizînmu’cizîne. yâ kavmi’melû alâ mâ kânetikum innî âmilâmilun, fe sevfe ta’lemûne men tekûnu lehu âkıbetud dârdâri, innehu lâ yuflihuz zâlimûnzâlimûne. cealû lillâhi mimmâ zeree minel harsi vel en’âmi nasîben fe kâlû hâzâ lillâhi bi za’mihim ve hâzâ li şurakâinâ, fe mâ kâne li şurakâihim fe lâ yasılu ilâllahi ve mâ kâne lillâhi fe huve yasilu ilâ şurakâihim, sâe mâ yahkumûnyahkumûne. kezâlike zeyyene li kesîrin minel muşrikîne katle evlâdihim şurakâuhum li yurdûhum ve li yelbisû aleyhim dînehum, ve lev şâallâhu mâ fealûhu fe zerhum ve mâ yefterûnyefterûne. kâlû hâzihi en’âmun ve harsun hicrun lâ yat’amuhâ illâ men neşâu bi za’mihim ve en’âmun hurrimet zuhûruhâ ve en’âmun lâ yezkurûnesmallâhi aleyhâftirâen aleyhi, se yeczîhim bimâ kânû yefterûnyefterûne. kâlû mâ fî butûni hazihil en’âmi hâlisatun li zukûrinâ ve muharramun alâ ezvâcinâ, ve in yekun meyteten fe hum fîhi şurakâu, se yeczîhim vasfehum, innehu hakîmun alîmalîmun. hasirallezîne katelû evlâdehum sefehan bi gayri ilmin ve harramû mâ razakahumullâhuftirâen alâllâhalâllâhi, kad dallû ve mâ kânû muhtedînmuhtedîne. huvellezî enşee cennâtin ma’rûşâtin ve gayra ma’rûşâtin ven nahle vez zer’a muhtelifen ukuluhu vez zeytûne ver rummâne muteşâbihen ve gayra muteşâbihmuteşâbihin, kulû min semerihî izâ esmere ve âtû hakkahu yevme hasâdihî ve lâ tusrifû, innehu lâ yuhibbul musrifînmusrifîne. minel en’âmi hamûleten ve ferşâferşan, kulû mimmâ razakakumullâhu ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytânşeytâni,innehu lekum aduvvun mubînmubînun. ezvâcezvâcin, mined da’nisneyni ve minel ma’zisneynma’zisneyni, kul âz zekereyni harrame emil unseyeyni emmâştemelet aleyhi erhâmul unseyeynunseyeyni, nebbiûnî bi ilmin in kuntum sâdıkînsâdıkîne. minel ibilisneyni ve minel bakarisneynbakarisneyni, kul âz zekereyni harrame emil unseyeyni emmâştemelet aleyhi erhâmul unseyeynunseyeyni, em kuntum şuhedâe iz vassâkumullâhu bi hâzâ, fe men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben li yudillen nâse bi gayri ilmilmin, innallâhe lâ yehdîl kavmez zâlimînzâlimîne. lâ ecidu fî mâ ûhiye ileyye muharramen alâ tâimin yat’amuhu illâ en yekûne meyteten ev demen mesfûhan ev lâhme hinzîrin fe innehu ricsun ev fıskan uhille li gayrillâhi bihî, fe menidturra gayra bâgın ve lâ âdin fe inne rabbeke gafûrun rahîmrahîmun. alâllezîne hâdû harramnâ kulle zî zufurzufurin, ve minel bakari vel ganemi harramnâ aleyhim şuhûmehumâ illâ mâ hamelet zuhûruhumâ evil havâyâ ev mâhteleta bi azmazmin, zâlike cezeynâhum bi bagyihim ve innâ le sâdikûnsâdikûne. in kezzebûke fe kul rabbukum zû rahmetin vâsiatin, ve lâ yuraddu be’suhu anil kavmil mucrimînmucrimîne. yekûlullezîne eşrakû lev şâallâhu mâ eşraknâ ve lâ âbâunâ ve lâ harramnâ min şey’in, kezâlike kezzebellezîne min kablihim hattâ zâkû be’senâ, kul hel indekum min ilmin fe tuhricûhu lenâ, in tettebiûne illâz zanne ve in entum illâ tahrusûntahrusûne. fe lillâhil huccetul bâligatu, fe lev şâe le hedâkum ecmaînecmaîne. helumme şuhedâekumullezîne yeşhedûne ennallâhe harrame hâzâ, fe in şehidû fe lâ teşhed meahum, ve lâ tettebi’ ehvâellezîne kezzebû bi âyâtinâ vellezîne lâ yu’minûne bil âhirati ve hum bi rabbihim ya’dilûnya’dilûne. teâlev etlu mâ harrame rabbukum aleykum ellâ tuşrikû bihî şey’âşey’en, ve bil vâlideyni ihsânâihsânen, ve lâ taktulû evlâdekum min imlakimlakin, nahnu nerzukukum ve iyyâhum, ve lâ takrabûl fevâhışe mâ zahera minhâ ve mâ batanbatane, ve lâ taktulûn nefselletî harramallâhu illâ bil hakkhakkı, zâlikum vassâkum bihî leallekum ta’kılûnta’kılûne. lâ takrabû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddehu, ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıstkıstı, lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûntezekkerûne. enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûhu, ve lâ tettebiûs subule fe teferraka bikum an sebîlihi, zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûntettekûne. âteynâ mûsel kitâbe tamâmen alâllezî ahsene ve tafsîlen li kulli şey’in ve huden ve rahmeten leallehum bi likâi rabbihim yu’minûnyu’minûne. hâzâ kitâbun enzelnâhu mubârakun fettebiûhu vettekû leallekum turhamûnturhamûne. tekûlû innemâ unzilel kitâbu alâ tâifeteyni min kablinâ ve in kunnâ an dirâsetihim le gâfilîngâfilîne. tekûlû lev ennâ unzile aleynâl kitâbu le kunnâ ehdâ minhum, fe kad câekum beyyinetun min rabbikum ve huden ve rahmetun, fe men azlemu mimmen kezzebe bi âyâtillâhi ve sadefe anhâ, se neczîllezîne yasdifûne an âyâtinâ sûel azâbi bimâ kânû yasdifûnyasdifûne. yanzurûne illâ en te’tiyehumul melâiketu ev ye’tiye rabbuke ev ye’tiye ba’du âyâti rabbike, yevme ye’tî ba’du âyâti rabbike lâ yenfeu nefsen îmânuhâ lem tekun âmenet min kablu ev kesebet fî îmânihâ hayrâhayran, kulintezırû innâ muntezırûnmuntezırûne. ferrakû dînehum ve kânû şiyean leste minhum fî şey’in, innemâ emruhum ilâllâhi summe yunebbiuhum bimâ kânû yef’alûnyef’alûne. câe bil haseneti fe lehu aşru emsâlihâ, ve men câe bis seyyieti fe lâ yuczâ illâ mislehâ ve hum lâ yuzlemûnyuzlemûne. innenî hedânî rabbî ilâ sırâtın mustekîmmustekîmin dînen kıyamen millete ibrâhîme hanîfâhanîfen, ve mâ kâne minel muşrikînmuşrikîne. inne salâtî ve nusukî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbil âlemînâlemîne. şerîke lehu, ve bi zâlike umirtu ve ene evvelul muslimînmuslimîne. e gayrallâhi ebgî rabben ve huve rabbu kulli şey’in, ve lâ teksibu kullu nefsin illâ aleyhâ, ve lâ teziru vâziratun vizra uhrâ, summe ilâ rabbikum merciukum fe yunebbiukum bimâ kuntum fîhi tahtelifûntahtelifûne. hüvellezı cealeküm halaifel erdı ve rafea ba'daküm fevka ba'dın deracatil li yeblüveküm fı ma ataküm inne rabbeke serıul ıkabi ve innehu le ğafurur rahıymEn’Am Suresi Türkçe anlamı1. Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Bunca âyet ve delillerden sonra kâfir olanlar hâla putları Rab'leri ile denk tutuyorlar2. Sizi bir çamurdan yaratan, sonra ölüm zamanını takdir eden ancak O'dur. Bir de O'nun katında muayyen bir ecel kıyamet günü vardır. Siz hâla şüphe O, göklerde ve yerde tek Allah'tır. Gizlinizi, açığınızı bilir. Hayır ve şerden ne kazanacağınızı da Rablerinin âyetlerinden onlara kâfirlere bir âyet gelmeyedursun, o âyetlerden ille de yüz Gerçekten onlar, kendilerine Hak geldiğinde onu yalanlamışlardı. Fakat yakında onlara alay ettikleri şeyin haberleri Görmediler mi ki, onlardan önce yeryüzünde size vermediğimiz bütün imkânları kendilerine verdiğimiz, gökten üzerlerine bol bol yağmurlar indirip evlerinin altından ırmaklar akıttığımız nice nesilleri helâk ettik. Biz onları, günahları sebebiyle helâk ettik ve onların ardından başka nesiller Eğer sana kâğıt üzerine yazılmış bir kitap indirseydik de onlar elleriyle onu tutmuş olsalardı, yine de inkâr ediciler Bu, apaçık büyüden başka bir şey değildir, Muhammed'e görebileceğimiz bir melek indirilseydi ya! dediler. Eğer biz öyle bir melek indirseydik elbette iş bitirilmiş olur, artık kendilerine göz bile açtırılmazdı9. Eğer peygamberi bir melek kılsaydık muhakkak ki onu insan sûretine sokar onları yine düşmekte oldukları kuşkuya Senden önceki peygamberlerle de alay edilmiş, bu yüzden onlarla alay edenleri alay ettikleri şey azap De ki Yeryüzünde dolaşın, sonra peygamberleri yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bakın!12. Onlara Göklerde ve yerde olanlar kimindir? diye sor. "Allah'ındır" de. O, merhamet etmeyi kendi zatına farz kıldı. Sizi, varlığında şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır. Kendilerini ziyana sokanlar var ya işte onlar Gecede ve gündüzde barınan her şey O'nundur. O her şeyi işitendir, De ki Gökleri ve yeri yoktan var eden, yedirdiği halde yedirilmeyen Allah'tan başkasını mı dost edineceğim! De ki Bana müslüman olanların ilki olmam emredildi ve sakın müşriklerden olma! denildi.15. De ki Ben, Rabbim'e isyan edersem gerçekten büyük bir günün kıyametin azabından O gün kim azaptan kurtarılırsa, gerçekten Allah onu esirgemiştir. İşte apaçık kurtuluş Eğer Allah seni bir zarara uğratırsa, onu kendisinden başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır verirse, bunu da geri alacak yoktur. Şüphesiz O herşeye O, kullarının üstünde her türlü tasarrufa sahiptir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, herşeyden De ki Hangi şey şahadetçe en büyüktür? De ki Hak peygamber olduğuma dair benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kur'an bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu. Yoksa siz, Allah ile beraber başka tanrılar olduğuna şahitlik mi ediyorsunuz? De ki "Ben buna şahitlik etmem." "O ancak bir tek Allah'tır, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden kesinlikle uzağım" Kendilerine kitap verdiklerimiz onu Resûlullah'ı kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyan edenler var ya, işte onlar Yalan sözlerle Allah'a iftira edenden veya O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir! Şüphe yok ki, zalimler kurtuluşa ermezler!22. Unutma o günü ki- onları hep birden toplayacağız; sonra da, Allah'a ortak koşanlara Nerede boş yere davasını güttüğünüz ortaklarınız? Sonra onların mazeretleri, "Rabbimiz Allah hakkı için biz ortak koşanlar olmadık!" demekten başka bir şey Gör ki, kendi aleyhlerine nasıl yalan söylediler ve tanrı diye uydurdukları şeyler kendilerinden nasıl kaybolup gitti!25. Onlardan seni okuduğun Kur'an'ı dinleyenler de vardır. Fakat onu anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne perdeler, kulaklarına da ağırlık verdik. Onlar her türlü mucizeyi görseler bile yine de ona inanmazlar. Hatta o kâfirler sana geldiklerinde "Bu Kur'an eskilerin masallarından başka bir şey değildir" diyerek seninle Onlar, hem insanları Peygamber'e yaklaşmaktan vazgeçirmeye çalışırlar, hem de kendileri ondan uzaklaşırlar. Oysa onlar farkında olmadan ancak kendilerini helak Onların ateşin karşısında durdurulup "Ah, keşke dünyaya geri gönderilsek de bir daha Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve inananlardan olsak!" dediklerini bir görsen !..28. Hayır! Daha önce gizlemekte oldukları şeyler günahlar kendilerine göründü. Eğer dünyaya geri gönderilseler yine kendilerine yasak edilen şeylere döneceklerdir. Zira onlar gerçekten Onlar, hayat ancak bu dünyadaki hayatımızdan ibarettir; biz, bir daha da diriltilecek değiliz, Rablerinin huzuruna getirildikleri zaman sen onları bir görsen! Allah Bu yeniden dirilme olayı, hak değil miymiş? diyecek. Onlar da "Rabbimize andolsun ki evet!" diyecekler. Allah da, Öyle ise inkâr ettiğinizden dolayı azabı tadın! Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara Kıyamet vakti ansızın gelip çatınca, onlar, günahlarını sırtlarına yüklenerek diyecekler ki "Dünyada iyi amelleri terketmemizden dolayı vah bize!" Dikkat edin, yüklendikleri şey ne kötüdür!32. Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttakî olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hâla akıl erdiremiyor musunuz?33. Onların söylediklerinin hakikaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar seni yalanlamıyorlar, fakat o zalimler açıkça Allah'ın âyetlerini inkâr Andolsun ki senden önceki peygamberler de yalanlanmıştı. Onlar, yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine rağmen sabrettiler, sonunda yardımımız onlara yetişti. Allah'ın kelimelerini kanunlarını değiştirebilecek hiçbir kimse yoktur. Muhakkak ki peygamberlerin haberlerinden bazısı sana da Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldi ise, yapabilirsen yerin içine inebileceğin bir tünel ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzerinde toplayıp birleştirirdi, o halde sakın cahillerden olma!36. Ancak samimiyetle dinleyenler daveti kabul eder. Ölülere gelince, Allah onları diriltecek, sonra da O'na O'na Rabbinden bir mucize indirilseydi ya! dediler. De ki Şüphesiz Allah mucize indirmeye kadirdir. Fakat onların çoğu Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve gökyüzünde iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi topluluklardır. Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet hepsi toplanıp Rablerinin huzuruna Ayetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içinde kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu şaşırtır, dilediği kimseyi de doğru yola De ki Ne dersiniz; size Allah'ın azabı gelse veya o kıyamet gelip çatıverse size, Allah'tan başkasına mı yalvarırsınız? Doğru sözlü iseniz söyleyin bakalım!41. Bilâkis yalnız Allah'a yalvarırsınız. O da kaldırılması için kendisine yalvardığınız belâyı dilerse kaldırır; ve siz ortak koştuğunuz şeyleri Andolsun ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından boyun eğsinler diye onları darlık ve hastalıklara Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman boyun eğselerdi! Fakat kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını câzip Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında, indirmiş olduğumuz sıkıntı ve musibetleri kaldırıp üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık, birdenbire onlar bütün ümitlerini Böylece zulmeden toplumun kökü kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. Allah'ın verdiği nimete şükredecekleri yerde nankörlük ettiler, böylece kendilerine zulmettiler. Yüce Allah da yeryüzünü onların zulüm ve küfürlerinden temizlemek için onları helâk etti.46. De ki Ne dersiniz; eğer Allah kulaklarınızı sağır, gözlerinizi kör eder, kalplerinizi de mühürlerse bunları size Allah'tan başka hangi tanrı geri verebilir! Bak, delilleri nasıl açıklıyoruz. Onlar hâla yüz çeviriyorlar!47. De ki Söyler misiniz; size Allah'ın azabı ansızın veya açıkça gelirse, zalim toplumdan başkası mı helâk olur?48. Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar üzüntü de Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, yoldan çıkmalarından dolayı onlar azap De ki Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?51. Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla Kur'an ile uyar. Onlar için Rablerinden başka ne bir dost, ne de bir aracı vardır; belki Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk; senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki onları kovup ta zalimlerden olasın!53. "Aramızdan Allah'ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar mı!" demeleri için onların bir kısmını diğerleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah şükredenleri daha iyi bilmez mi?54. Ayetlerimize inananlar sana geldiğinde onlara de ki Selâm size! Rabbiniz merhamet etmeyi kendisine yazdı. Gerçek şu ki Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra ardından tevbe edip de kendini ıslah ederse, bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok Böylece suçluların yolu belli olsun diye âyetleri iyice De ki Allah'ın dışında taptığınız şeylere tapmak bana yasak edildi. De ki Ben sizin arzularınıza uymam, aksi halde sapıtırım da hidayete erenlerden De ki Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz azap benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah'ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en De ki Acele istediğiniz şey benim elimde olsaydı, elbette benimle sizin aranızda iş bitirilmişti. Allah zalimleri daha iyi Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir Geceleyin sizi öldüren öldürür gibi uyutan, gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten uyandıran O'dur. Sonra dönüşünüz yine O'nadır. Sonunda O, yaptıklarınızı size haber O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular gönderir. Nihayet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz görevli melekler onun canını alırlar. Onlar vazifede kusur Sonra insanlar gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülürler. Bilesiniz ki hüküm yalnız O'nundur ve O hesap görenlerin en De ki Karanın ve denizin karanlıklarından tehlikelerinden sizi kim kurtarır ki? O zaman O'na gizli gizli yalvararak "Eğer bizi bundan kurtarırsan andolsun şükredenlerden olacağız" diye dua De ki Ondan ve bütün sıkıntılardan sizi Allah kurtarır. Sonra siz yine O'na ortak De ki "Allah'ın size üstünüzden gökten veya ayaklarınızın altından yerden bir azap göndermeğe ya da birbirinize düşürüp kiminize kiminizin hıncını tattırmaya gücü yeter." Bak, anlasınlar diye âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz!66. Kur'an hak olduğu halde kavmin onu yalanladı. De ki Ben size vekil kefil Her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır. Yakında siz de gerçeği Ayetlerimiz hakkında ileri geri konuşmaya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak dur. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğu ile Takvâ sahiplerine, inanmayanların hesabından herhangi bir sorumluluk yoktur. Fakat belki korunurlar diye hatırlatmak Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri bir tarafa bırak! Kazandıkları sebebiyle hiçbir nefsin felâkete dûçar olmaması için Kur'an ile nasihat et. O nefis için Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları günahlar yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap De ki Allah'ı bırakıp da bize fayda veya zarar veremeyecek olan şeylere mi tapalım? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp şaşkın olarak çöle düşürmek istedikleri, arkadaşlarının ise "Bize gel! " diye doğru yola çağırdıkları şaşkın kimse gibi gerisin geri inkârcılığa mı döndürüleceğiz? De ki Allah'ın hidayeti doğru yolun ta kendisidir. Bize âlemlerin Rabbine teslim olmamız "Namazı dosdoğru kılın ve Allah'tan korkun" diye de emredildik. O, huzuruna varıp toplanacağınız Allah' O, gökleri ve yeri hak ve hikmet ile yaratandır. "Ol!" dediği gün herşey oluverir. O'nun sözü gerçektir. Sûr'a üflendiği gün de hükümranlık O'nundur. Gizliyi ve açığı bilendir ve O, hikmet sahibidir, her şeyden İbrahim, babası Âzer'e Birtakım putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum, Böylece biz, kesin iman edenlerden olması için İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü, Rabbim budur, dedi. Yıldız batınca, batanları sevmem, Ay'ı doğarken görünce, Rabbim budur, dedi. O da batınca, Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum, Güneşi doğarken görünce de, Rabbim budur, zira bu daha büyük, dedi. O da batınca, dedi ki Ey kavmim! Ben sizin Allah'a ortak koştuğunuz şeylerden Ben hanîf olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden Kavmi onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak, Rabbim'in bir şey dilemesi hariç. Rabbimin ilmi herşeyi kuşatmıştır. Hâla ibret almıyor musunuz?81. Siz, Allah'ın size haklarında hiçbir hüküm indirmediği şeyleri O'na ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım! Şimdi biliyorsanız söyleyin, iki guruptan hangisi güvende olmaya daha lâyıktır?"82. İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu İşte bu, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin Rabbin hikmet sahibidir, hakkıyle Biz O'na İshak ve İshak'ın oğlu Yakub'u da armağan ettik; hepsini de doğru yola ilettik. Daha önce de Nuh'u ve O'nun soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u doğru yola iletmiştik; Biz iyi davrananları işte böyle Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas'ı da doğru yola iletmiştik. Hepsi de iyilerden İsmail, Elyesa', Yunus ve Lût'u da hidayete erdirdik. Hepsini âlemlere üstün Onların babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bazılarına da üstün meziyetler verdik. Onları seçkin kıldık ve doğru yola İşte bu, Allah'ın hidayetidir, kullarından dilediğini ona iletir. Eğer onlar da Allah'a ortak koşsalardı yapmakta oldukları amelleri elbette boşa İşte onlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer onlar kâfirler bunları inkâr ederse şüphesiz yerlerine bunları inkâr etmeyecek bir toplum İşte o peygamberler Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onların yoluna uy. De ki Ben buna peygamberlik görevime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Bu Kur'an âlemler için ancak bir Yahudiler Allah'ı gereği gibi tanımadılar. Çünkü "Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi" dediler. De ki Öyle ise Musa'nın insanlara bir nûr ve hidayet olarak getirdiği Kitab'ı kim indirdi? Siz onu kâğıtlara yazıp istediğinizi açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin de atalarınızın da bilemediği şeyler Kur'an'da size öğretilmiştir. Resûlüm sen "Allah" de, sonra onlan bırak, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar!92. Bu Kur'an, Ümmü'l-kurâ Mekke ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Âhirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını hakkıyla kılmaya devam Allah'a karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiçbir şey vahyedilmemişken "Bana da vahyolundu" diyenden ve "Ben de Allah'ın indirdiği âyetlerin benzerini indireceğim" diyenden daha zalim kim vardır! O zalimler, ölümün boğucu dalgaları içinde, melekler de pençelerini uzatmış, onlara "Haydi canlarınızı kurtarın! Allah'a karşı gerçek olmayanı söylemenizden ve O'nun âyetlerine karşı kibirlilik taslamış olmanızdan ötürü, bugün alçaklık azabı ile cezalandırılacaksınız!" derken onların halini bir görsen!94. Andolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geleceksiniz ve dünyada size verdiğimiz şeyleri arkanızda bırakacaksınız. Yaratılışınızda ortaklarımız sandığınız şefaatçılarınızı da yanınızda göremeyeceğiz. Andolsun, aranız açılmış ve tanrı sandığınız şeyler sizden kaybolup Şüphesiz Allah, tohumu ve çekirdeği çatlatandır, ölüden diriyi çıkaran, diriden de ölüyü çıkarandır. İşte Allah budur. O halde haktan nasıl dönersiniz!96. O, sabahı aydınlatandır. O, geceyi dinlenme zamanı, güneş ve ayı vakitlerin tayini için birer hesap ölçüsü kılmıştır. İşte bu, azîz olan ve her şeyi pek iyi bilen Allah'ın O, kara ve denizin karanlıklarında kendileri ile yol bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. Gerçekten biz, bilen bir toplum için âyetleri geniş geniş O, sizi bir tek nefisten Âdem'den yaratandır. Sizin için bir kalma yeri, bir de emanet olarak konulacağınız yer vardır. Anlayan bir toplum için âyetleri ayrıntılı bir şekilde O, gökten su indirendir. İşte biz her çeşit bitkiyi onunla bitirdik. O bitkiden de kendisinde üstüste binmiş taneler bitireceğimiz bir yeşillik; hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar; üzüm bağları; bir kısmı birbirine benzeyen, bir kısmı da benzemeyen zeytin ve nar bahçeleri meydana getirdik. Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine bakın! Kuşkusuz bütün bunlarda inanan bir toplum için ibretler Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysa ki onları da Allah yaratmıştı. Bilgisizce O'na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Hâşâ! O, onların ileri sürdüğü vasıflardan uzak ve O, göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. O'nun eşi olmadığı halde nasıl çocuğu olabilir! Her şeyi O yaratmıştır ve her şeyi hakkıyla bilen O' İşte Rabbiniz Allah O'dur. O'ndan başka tanrı yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O'na kulluk edin, O her şeye vekildir güvenilip dayanılacak tek varlık O'dur.103. Gözler O'nu göremez; halbuki O, gözleri görür. O, eşyayı pek iyi bilen, her şeyden haberdar Doğrusu size Rabbiniz tarafından basiretler idrak kabiliyeti verilmiştir. Artık kim hakkı görürse faydası kendisine, kim de kör olursa zararı kendinedir. Ben üzerinize bekçi Böylece biz âyetleri geniş geniş açıklıyoruz ki, "Sen ders almışsın" desinler de biz de anlayan toplum için Kur'an'ı iyice Rabbinden sana vahyolunana uy. O'ndan başka tanrı yoktur. Müşriklerden yüz Allah dileseydi, onlar ortak koşmazlardı. Biz seni onların üzerine bir bekçi kılmadık. Sen onların vekili de Allah'tan başkasına tapanlara ve putlarına sövmeyin; sonra onlar da bilmeyerek Allah'a söverler. Böylece biz her ümmete kendi işlerini câzip gösterdik. Sonunda dönüşleri Rablerinedir. Artık O ne yaptıklarını kendilerine Kendilerine bir mucize gelirse ona mutlaka inanacaklarına dair kuvvetli bir şekilde Allah'a andiçtiler. De ki Mucizeler ancak Allah katındandır. Ama mucize geldiğinde de inanmayacaklarının farkında mısınız?110. Yine O'na iman etmedikleri ilk durumdaki gibi onların gönüllerini ve gözlerini ters çeviririz. Ve onları şaşkın olarak azgınlıkları içerisinde Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de onlarla konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe yine de inanacak değillerdi; fakat çokları bunu Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle başbaşa Ahirete inanmayanların kalpleri ona yaldızlı söze kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri suçu işlemeye devam etsinler diye böyle yaparlar.114. De ki Allah'dan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size Kitab'ı açık olarak indiren O'dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur'an'ın gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma!115. Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tâbi olmaz, yalandan başka söz de Muhakkak ki senin Rabbin, evet O, kendi yolundan sapanı en iyi bilendir. O, doğru yolda gidenleri de iyi Allah'ın âyetlerine inanıyorsanız, üzerine O'nun adı anılarak kesilenlerden Üzerine Allah'ın adı anılıp kesilenden yememenize sebep ne? Oysa Allah, çaresiz yemek zorunda kaldığınız dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır. Doğrusu bir çokları bilgisizce kendi kötü arzularına uyarak saptırıyorlar. Muhakkak ki Rabbin haddi aşanları çok iyi Günahın açığını da gizlisini de bırakın! Çünkü günah işleyenler, yaptıklarının cezasını mutlaka Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır. Gerçekten şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a ortak koşanlar Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu! İşte kâfirlere yaptıkları böyle süslü Böylece biz, her kasabada, oralarda bozgunculuk yapmaları için, günahkârlarını liderler yaptık. Onlar yalnız kendilerini aldatırlar, ama farkında Onlara bir âyet geldiğinde, Allah'ın elçilerine verilenin benzeri bize de verilmedikçe kesinlikle inanmayız, dediler. Allah, peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir. Suç işleyenlere, yapmakta oldukları hilelere karşılık Allah tarafından aşağılık ve çetin bir azap Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm'a açar; kimi de saptırmak isterse göğe çıkıyormuş gibi kalbini iyice daraltır. Allah inanmayanların üstüne işte böyle murdarlık Bu din, Rabbinin dosdoğru yoludur. Biz, öğüt alacak bir kavim için âyetleri ayrıntılı olarak Rableri katında onlara esenlik yurdu cennet yapmakta oldukları güzel işler sebebiyle Allah onların Allah, onların hepsini bir araya topladığı gün, "Ey cinler şeytanlar topluluğu! Siz insanlarla çok uğraştınız" der. Onların, insanlardan olan dostları ise "Ey Rabbimiz! Biz birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sürenin sonuna ulaştık" derler. Allah da buyurur ki Allah'ın dilediği hariç, içinde ebedî kalacağınız yer ateştir. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, İşte böylece işledikleri günahlardan ötürü zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmının peşine Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi! Derler ki "Kendi aleyhimize şahitlik ederiz." Dünya hayatı onları aldattı ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik Gerçek şu ki Halkı habersizken, Rabbin haksızlık ile ülkeleri helâk edici Herkesin yaptıkları işlere göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz Rabbin zengindir, rahmet sahibidir. Dilerse sizi yok eder ve sizi başka bir kavmin zürriyetinden yarattığı gibi sizden sonra yerinize dilediği bir kavmi Size vadedilen mutlaka gelecektir; siz bunu De ki Ey kavmim! Elinizden geleni yapın! Ben de yapacağım! Yurdun dünyanın sonunun kimin lehine olduğunu yakında bileceksiniz. Gerçek şu ki, zalimler iflah Allah'ın yarattığı ekinlerle hayvanlardan Allah'a pay ayırıp zanlarınca, bu Allah'a, bu da ortaklarımıza putlarımıza dediler. Ortakları için ayrılan Allah'a ulaşmıyor, fakat Allah için ayrılan ortaklarına ulaşıyor! Ne kötü hüküm veriyorlar?137. Bunun gibi ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını kızlarını öldürmeyi hoş gösterdi ki, hem kendilerini mahvetsinler hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar! Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Öyle ise onları uydurdukları ile başbaşa bırak!138. Onlar saçma düşüncelerine göre dediler ki "Bu tanrılar için ayrılan hayvanlarla ekinler haramdır. Bunları bizim dilediğimizden başkası yiyemez. Bunlar da binilmesi yasaklanmış hayvanlardır." Birtakım hayvanlar da vardır ki, Allah böyle emrediyor diye O'na iftira ederek üzerlerine Allah'ın adını anmazlar. Yapmakta oldukları iftiraları yüzünden Allah onları Dediler ki "Şu hayvanların karınlarında olanlar yalnız erkeklerimize aittir, kadınlarımıza ise haram kılınmıştır. Şayet yavru ölü doğarsa, o zaman kadın erkek hepsi onda ortaktır." Allah bu değerlendirmelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz ki O hikmet sahibidir, hakkıyla Bilgisizlikleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği rızkı, Allah'a iftira ederek kadınlara haram kılanlar, muhakkak ki ziyana uğramışlardır. Onlar gerçekten sapmışlardır ve doğru yolu bulacak da Çardaklı ve çardaksız üzüm bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, birbirine benzer ve benzemez biçimde zeytin ve narları yaratan O'dur. Herbiri meyve verdiği zaman meyvesinden yeyin. Devşirilip toplandığı gün de hakkını zekât ve sadakasını verin, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri Hayvanlardan yük taşıyanı ve tüyünden döşek yapılanları yaratan O'dur. Allah'ın size verdiği rızıktan yeyin, şeytanın ardına düşmeyin; şüphesiz o sizin için apaçık bir Dişi ve erkek olarak sekiz eş yarattı Koyundan iki, keçiden iki... De ki O, bunların erkeklerini mi, dişilerini mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı haram etti? Eğer doğru iseniz bana ilimle Deveden de iki, sığırdan da iki yarattı. De ki O bunların erkeklerini mi, dişilerini mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı haram kıldı? Yoksa Allah'ın size böyle vasiyet ettiğine şahit mi oldunuz? Bilgisizce insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurandan kim daha zalimdir! Şüphesiz Allah o zalimler topluluğunu doğru yola De ki Bana vahyolunanda, leş veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki pisliğin kendisidir- ya da günah işlenerek Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, yiyecek kimseye haram kılınmış birşey bulamıyorum. Başkasına zarar vermemek ve sınırı aşmamak üzere kim bunlardan yemek zorunda kalırsa bilsin ki Rabbin bağışlayan ve Yahudilere bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sırtlarında yahut bağırsaklarında taşıdıkları ya da kemiğe karışan yağlar hariç olmak üzere sığır ve koyunun iç yağlarını da onlara haram kıldık. Bu, zulümleri yüzünden onlara verdiğimiz cezâdır. Biz elbette doğru Eğer seni yalanlarlarsa de ki Rabbiniz geniş bir rahmet sahibidir. Bununla beraber O'nun azabı, suçlular topluluğundan Putperestler diyecekler ki "Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de aynı şekilde peygamberleri yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. De ki Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan De ki Kesin delil, ancak Allah'ındır. Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola De ki Allah şunu yasak etti, diye şehadet edecek şahitlerinizi getirin! Eğer onlar şahitlik ederlerse, sen onlarla beraber şahitlik etme; âyetlerimizi yalanlayanların ve ahiret gününe inanmayanların arzularına uyma. Onlar, Rablerine eş De ki Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin de onların da rızkını biz veririz-; kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah'ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah'ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp Rüşd çağına erişinceye kadar, yetimin malına, sadece en iyi tutumla yaklaşın; ölçü ve tartıyı adaletle yapın. Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz. Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız dahi olsa adaletli olun, Allah'a verdiğiniz sözü tutun. İşte Allah size, iyice düşünesiniz diye bunları Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. Başka yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları Sonra iyilik edenlere nimetimizi tamamlamak, her şeyi açıklamak, hidayete erdirmek ve rahmet etmek maksadıyla Musa'ya da Kitab'ı Tevrat'ı verdik. Umulur ki, Rablerinin huzuruna varacaklarına iman İşte bu Kur'an, bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun ve Allah'tan korkun ki size merhamet "Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa hıristiyanlara ve yahudilere indirildi, biz ise onların okumasından gerçekten habersizdik" demeyesiniz diye;157. Yahut "Bize de kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk" demeyesiniz diye Kur'an'ı indirdik. İşte size de Rabbinizden açık bir delil, hidayet ve rahmet geldi. Kim, Allah'ın âyetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalimdir! Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden ötürü azabın en kötüsüyle Onlar ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini yahut Rabbinin bazı alâmetlerinin gelmesini bekliyorlar. Rabbinin bazı alâmetleri geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz. De ki Bekleyin, şüphesiz biz de beklemekteyiz!159. Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını Kim Allah huzuruna iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır. Kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa De ki Şüphesiz Rabbim beni doğru yola, dosdoğru dine, Allah'ı birleyen İbrahim'in dinine iletti. O, ortak koşanlardan De ki Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah O'nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben müslümanların De ki Allah her şeyin Rabbi iken ben ondan başka Rab mı arayacağım? Herkesin kazanacağı yalnız kendisine aittir. Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. Ve O, uyuşmazlığa düştüğünüz gerçeği size haber Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği nimetler hususunda sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayan merhamet Suresi FaziletiFaziletine ilişkin bazı rivayetler nakledilmiştir. Bu sûrenin inişine meleğin eşlik ettiğini bildiren yukarıdaki hadis bunlardan biridir. Başka bir rivayette Hz. Ömer’in, “Enâm sûresi Kur’an’ın seçkin sûrelerinden biridir” dediği Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 17 ve faziletini önemle vurguladığı; Hz. Ali’nin de okuyan kimsenin Allah’ın rızâsını kazanacağını ifade ettiği yolunda rivayetler vardır bk. İbn Atıyye, IIEn’Am Suresi TefsiriSûre, her yönden övgüye lâyık bulunanın sadece Allah olduğunu insanlara bildirmekle başlıyor. Çünkü O, bütün varlıklar âleminin yaratıcısıdır ve bundan dolayı ulûhiyyet vasfı yalnızca O’na aittir. Sûrenin ilk âyeti özel olarak, sözde kendilerine yardım ettiğini hayal ettikleri putlara inanan, onlara ulûhiyyet vasfı yükleyen ve darda kaldıklarında onlardan yardım dileyen müşriklere karşı bir reddiyedir. Nitekim Uhud Savaşı’nda kısmî bir başarı sağlayan müşriklerin kumandanı Ebû Süfyân, bu başarıyı putlarından bilerek müslümanlara karşı “Şanın yüce olsun Hübel! müslümanlara seslenerek Bizim Uzzâmız var, sizin Uzzânız yok” diyerek övünmüştü Buhârî, “Megåzî”, 17. Ayrıca nimet ve yardım kimden gelirse gelsin, asıl nimet sahibinin Allah Teâlâ olduğunu düşünerek öncelikle O’na hamd ve teşekkür etmek gerektiğine de işaret Allah bütün mevcudatın, başka bir deyişle, var olan her bir şeyin yaratıcısı olduğu halde âyette O’nun, yer ve gökleri, karanlıkları ve ışığı yaratan olduğu hatırlatılmakla yetinilmiştir. Çünkü “yer” ve “gökler”, diğer yaratılmışları da kapsayan en kuşatıcı kavramlardır. Ayrıca realiteler âleminin pek çok nitelikleri bulunmakla birlikte, bunlar içinde bütün insanların en kolay ve yakından algılayabildikleri, genel olarak varlık kavramından sonra insan zihninin en temel gerçekler olarak farkına vardığı durumlar ışık ve karanlıktır. Nitekim ışık ve karanlığın varlık âlemiyle yakın ilgisinden dolayı bazı eski felsefî akımlarda ışık varlığın ilkesi, karanlık da yokluğun ilkesi sayılmış; yine bazı eski Doğu dinlerinde, özellikle Maniheizm’de biri “ışık tanrısı”, diğeri “karanlıklar tanrısı” olmak üzere iki tanrı kabul edilmiştir ki, söz konusu âyette ışığı da karanlıkları da yaratanın sadece Allah olduğu belirtilerek bu iki tanrı inancı reddedilmektedir. Öte yandan Hz. Îsâ ve Rûhulkudüs’e ulûhiyyet isnat eden Hıristiyanlık’la birlikte, insanlık tarihinde önemli bir yer tutmuş olan yıldız-gezegen kültüne dayalı paganist inançlar da çürütülmüş; böylece her ne suretle olursa olsun, rablerine eş koşan, başka varlıkları O’nun ulûhiyyetine denk tutarak fâni şeylere tanrı gibi sarılıp bunlara kul olan bütün zümreler tevhid ilkesinden saptıkları için “kâfirler” diye nitelenmiştir. Bu arada karanlıklar kelimesiyle inkâr çeşitlerine, ışıkla da imana işaret bulunduğu belirtilir. Nitekim birtek doğru inanç yolu bulunduğu için âyette ışık tekille nur, birçok bâtıl inanç bulunduğu için de karanlık çoğulla zulümât ifade Suresi KonusuAğırlıklı olarak Allah’ın birliği tevhid, ilim, irade, kudret, adalet gibi sıfatları; peygamberlik, vahiy, yeniden dirilme, müşrik ve inkârcı zümrelerin bâtıl inançlarının reddi, doğru inanca ulaşmanın yolları vb. itikadî konulardır. Sûrede ayrıca Hz. Peygamber’in şahsına ve risâletine yapılan itirazlar cevaplandırılmış, uğradıkları sıkıntılar yüzünden kaygıya ve üzüntüye kapılan Hz. Peygamber ile arkadaşlarına teselli ve ümit verilmiştir. Hz. İbrâhim’in, aklıyla ve gözlemleriyle Allah’ın varlığı ve birliği hakkında kesin bilgi ve inanca ulaşmasını anlatan âyetler İslâm âlimlerinin özellikle ilgisini çekmiştir. Ayrıca 151-153. âyetleri İslâm ahlâkının başta gelen kurallarını ihtiva etmektedir. Giriş Yap & Kayıt Ol MANEVİ HAYAT Anasayfa > İslami Bilgiler > Dini Konular > Dua hazinesi > Dua .En'am suresi 79. ve 162. ayetler, arapçası ve tefsiri kısa Konusu 'Dua hazinesi' forumundadır ve saadet tarafından 30 Kasım 2018 başlatılmıştır. saadet Moderatör Admin En'am suresi 79. ve 162. ayetler, arapçası ve tefsiri kısa Şafii mezhebinde En'am suresi 79. ve 162. ayetler, namazın başında Sübhâneke duası yerine okunur En'am suresi Anlamı Ben hanif batıl dinlerden uzaklaşmış olarak yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim. Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir. Onun hiçbir ortağı yoktur. Ben, bununla emrolundum ve ben Müslümanlardanım. saadet, 30 Kasım 2018 1 Göz Ardı Edilen İçeriği Göster Kullanıcı Adınız veya E-Posta Sitemize üye misiniz ? Hayır, Şimdi Üye Olmak İstiyorum. Evet, şifrem Şifrenizi mi unuttunuz? Beni Hatırla MANEVİ HAYAT Anasayfa > İslami Bilgiler > Dini Konular > Dua hazinesi > Ara Sadece Başlıklarda Ara Üye Mesajlarında İsimleri virgülle ayırın. Gönderme Zamanı Sadece bu konuyu ara Sadece bu forumda ara Konu İçinde Ara Faydalı Aramalar Son Mesajlar Daha Fazla... Anasayfa Anasayfa Hızlı Linkler Forumları Ara Son Mesajlar Menü

en âm suresi 162 ayet arapçası ve türkçesi